Ülke gündemi yeni anayasa referandumuna yoğunlaşmış ve tarafları keskinleştirmişken, büyük çoğunluk, bir diğerini hızla ötekileştirip düşman ilan ederken, bu gündemi atlayıp içinde şarap olan gastronomi temalı yazılar yazmak, haliyle biraz zor oluyor. Ama yazı işleri müdürüm “sende dolçe vita havasında yaz bakalım” dedikten sonra bende, bu bunaltıcı gündemden sizleri kısa bir süre uzaklaştıracak, küçük bir "kaçamak koyu" kıvamında bir yazı hazırladım. Dolçe vita havasındaki bu yazımın konusu “Yemek-Şarap Uyumunu Basit Kuralları Nelerdir?”
Şarap bilinenin aksine oldukça basit ve lezzet ile ilgili bir içecek. Bir kuşak bizleri çok korkuttu. Çok büyük laflar söyledi şarap ile ilgili. “Şarap bir kültürdür” dediler ve ağdalı bilinmedik, gündelik hayatımızda olmayan kelimeler kullandılar. Çokça yabancı şaraplardan dem vurdular. Önce Fransız şaraplarını ve bölgelerini yazdılar. Bordeaux yazıp, bordo okunduğunu ilk onlar keşfetti. Ardından Fransa’nın Côtes du Rhône bölgesinin, Alsace bölgesinin şaraplarını konuşmaya başladık. Côtes du Rhône bölgesinin önemli şarabı Châteauneuf du Pape’ın tüm özelliklerini öğrendik. Alsace bölgesinin beyaz şarapların mabedi olduğunu ve bölgenin Cremant adında köpüklü şarabı ile öne çıktığını öğrendik. Burgundy bölgesini anlatırken, Burgundy mi diyeceğiz, Burgonya mi diyeceğiz, Bourgogne mi diyeceğiz konulu engin tartışmalar yaşadık. Ardından İtalyan bölge şarapları geldi. İtalya’nın Toskana bölgesi, Toskana bölgesi içinde yer alan Chianti bölgesini ve aynı zamanda Chianti şarabını, formülüne varana kadar tüm özelliklerini idrak ettik. İtalya’nın Barolo bölgesi ve bölge kadar önemli ve ünlü Nebbiolo üzümünü tüm özellikleri şak diye sayar olduk. İtalya’nın Verano bölgesinin, Amarone şarabı mevsiminden 2-3 ay sonra toplanan üzümlerden yapıldığı için mükemmel bir lezzette olduğunu yazdık. Almanların Riesling ve Gewürztraminer üzümünü öğrendik. Gewürztraminer üzümünü telaffuzda biraz zorlandık ama kısa sürede çözdük. Sonra Kaliforniya şaraplarının kalbinin Napa vadisi, Şili’nin 20 yıllık şarapçılığının bir başarı öyküsü olduğunu, Arjantin ile özdeşleşen Malbac üzümünü, Yeni Zelanda ile çok anılan Sauvignon Blanc ve Pinot Gris üzümlerini, Güney Afrika’ya özgü Pinotage üzümünü, Avusturalya şaraplarına “sıvı altın” dendiğini ve bölge özelliğine nedeniyle Shiraz üzümünün ve şaraplarının rakiplerinden ayrıştığını öğrendik. Yeni dünya ve eski dünya şarapçılığı nedir, tartışmaları yaşadık.
Fransızların çivi kullanılmayan, el yapımı meşe fıçılarının Allier, Limousine, Nevers, Tronçais ve Vosges ormanlarından geldiğini, her meşeden, şarap için fıçı yapılamadığını, 80-100 yıllık meşe ağaçların kesilerek meşe fıçı yapıldığını, her kesilen meşe ağacının yerine yenisinin dikildiğini, 7 santim eninde, 95 santim boyunda kesilen 30 tahtadan, içinde ateş yakarak esnetmek sureti ile meşe fıçı yapıldığını öğrendik.
Şarap mantarlarının, mantar meşesi denilen bir ağaçtan elde edildiğini, mantar meşesi ekildikten 25 yıl sonra çapı 80 cm’yi geçtiğinde kabuğunun çıkarıldığını, bu ilk kabuğun mantar olarak kullanılamadığını, 10 yıl daha bekleyerek ikinci kabuğun hasat edilmesi ile şarap mantarının yapıldığını, Portekiz’in mantar üretimin % 60’ını, İspanya’nın % 30’unu karşıladığını öğrendik.